Malumunuz günlerdir devam eden kriz sebebiyle sabahtan akşama kadar 'Hollanda' konulu haberler izliyoruz. Gün içerisinde söz konusu gerilimi en tatlı şekilde sunan kanal ise CNN. Canlarım! Öyle 'hümanist' yayınlar yapıyorlar ki nasıl anlatsak bilemiyoruz.
EYLEM| HABER MERKEZİ
Ahu Özyurt hanımefendi, dün sabah "10'dan sonra" progamında artık kimsenin "faşist" , "ırkçı" , "nazi kalıntısı" demekten çekinmediği -buna Avrupalılar da dahil- Geert Wilders ve mevcut Başbakan -hani şu lale olan- Mark Rutte'nin canlı yayın düellosunu sundu.
Dedik ya sütudyoda hümanist olmayanı dövüyorlar. Öyle böyle değil yani...
Haberini sunan Özyurt, diğer habere geçmeden "Bu konu ile ilgili iki küçük not var söyleyeceğimiz" dedi:
Pek çok parti, ırkçı partiyle (Wilders'in partisi) koalisyon yapmayacağını söyledi. Hollanda demokrasisini biraz daha netleştirmek açısından. Fakat buna rağmen Başbakan, Wilders ile bir açık oturumda karşı karşıya gelip, onun meydan okumasına karşılık verebildi. Türkiye'deki tüm olayları bir yana koyup bir de buradan bakalım.
Üç cümle, üç ifade.
Şimdi burada duralım. Giriş, gelişme, sonuç gibi düşünün.
Birincisi: Rutte ve avanesi, Wilders ile koalisyon ortaklığı yapmayacaklarını söyledi. Çok güzel.
İkincisi: Bu tavır "Hollanda demokrasisini" netleştiriyor. Bu da çok güzel.
Üçüncüsü: Demokratik Hollanda'nın en önemli göstergelerinden biri bu canlı yayın düellosu.
Ay ne kadan demokratik!
Daha üç gün önce vatandaşlarımızı paspas eden, üzerine at süren, it salan, maslahatgüzarımızı hücreye atan, bakanımızı bir rehine gibi bekleten ve bu süre zarfında en tabi ihtiyaçlarını dahi karşılamasına izin vermeyen Hollanda demokrasisini övmek için tam yeri, tam zamanı olmuş.
Biz çok da sevdalısı değiliz fakat Türkiye'nin Avrupa'dan bir kaç beden daha demokratik olduğu şu günlerde, bu biraz fazla oluyor sanki!
Hatırlayalım!
O çok cici, çok demokratik Başbakan Rutte günler önce Wilders'a karşı seçim kaybetmemek için eline bazı konu başlıkları aldı ve yoğurdukça yoğuruyor: İslam ve Türkler.
Rotterdam'ın ortasında demir coplarla dövülen insanlar yalnızca Türk vatandaşları değildi. Aynı zamanda Hollanda kimliği de taşıyorlardı. Cici Rutte, parlamentoda kapacağı bir kaç sandalye için kendi vatandaşlarını coplattı. Gerilimi düşürebilirdi. Kadın bir bakana yapılan bu muamelenin önüne geçebilirdi. Fakat yapmadı.
Söz konusu bir kaç sandalye için ülkesindeki İslamofobi ve Türkofobi'yi körükledi. Hollanda'da yaşayan milyonlarca Türk-Hollandalı o günden beri çocuklarını okula rahatça gönderemiyor. Ve demokratik geleneği CNN ekranlarında takdir edilen Rutte, bu ötekileştirme rüzgarını arkasına aldı, iktidar uğruna körükledikçe körüklüyor.
Yani şimdi bütün bunları kenara bırakıp bir de Ahu Hanım'ın dediği yerden bakalım öyle mi? Neden? Sokakta copunu gösteren demokratik Rutte ile Wilders karşısında Türkleri ve Müslümanları aşağılama yarışına giren demokratik Rutte farklı insanlar mı?
Anlıyoruz.
Pekalâ bu eleştiriler, içerisinde Kılıçdaroğlu göndermeleri de barındırıyor. Doğruluğunu tartışmıyoruz fakat Hollanda ve Türkiye'nin siyasi geleneklerini kıyaslayıp, Hollanda'yı yüceltmek için yanlış zaman.
Çünkü buralarda yoğurt orada yenildiği gibi yenilmiyor.