Hayalhanem'den Yusuf Efe Göçer, gitmeyi düşünenler için cenneti anlattı.
Çok fakirsiniz. Cep fakiri.
Cebinizde biraz para var. Ama size yetmiyor.
Öğrencisiniz mesela. Burs yatana kadar o bir paket makarnanın kaç gün gittiğini ancak siz anlarsınız.
Mesela bir aile babasısınız. Dünyalar tatlısı çocuklarınız var. Ya bir inşaatta çalışıyorsunuz, ya bir memursunuz ya da bir şoför. Evinize bir ekmek götürmek için kılı kırk yararcasına çalışıyorsunuz. O çocuğun okuması için kim bilir kimlerin laflarını dinliyorsunuz.
Ev hanımı da olabilirsiniz mesela. Belki de ülkenin en üst düzey ekonomi profesörü gelsin, o parayla bir insan bile geçinemez ama, siz bir aile geçindiriyorsunuz.
Hayatınız o kadar yorucu ki, şu para denilen lanet şey de eklenince kendinizi adeta yarış atı gibi hissediyorsunuz.
Şu 24 saat iki dakikada nasıl bitiyor anlamıyorsunuz değil mi? Ve bu kocaman ama bir o kadar da küçük bu 24 saatte ancak iki dakika mutlu olabiliyorsunuz.
Ve çok fakirsiniz. Ruh fakiri.
O ufacık ceplerinizde kamyonlar dolusu paranın olduğu çek defterleriniz var mesela. Ama ruhunuz o ufacık cebinizden daha da ufak. Etrafınızda menfaat için gezen ve ölmenizi bekleyen akbabalardan başka hiç kimse kalmamış. Kimseye güvenemiyorsunuz. O paralar başınıza bela oluyor.
Dayanamıyorsunuz...
24 saat yetmiyor ve asla yetmeyecek biliyorsunuz. Ve o kadar paranız var, ama huzursuzsunuz.
İster kamyonlar dolusu paranız olsun, ister cebinizde beş kuruşunuz olmasın. Diyeceğim o ki, hiçbir şey güzel olmayacak. Ve biz bu dünyada hep imtihan olacağız. Ve biliyoruz ki gecelerimiz çok karardı. Ama çok kararan gecelerin sabahları pek yakın olur.
Ve bu dünya da öyle bir gece ki, zifiri karanlık. Taş betonlar cehennemimiz, insi şeytanlarsa en yakınlarımızda avlanmayı bekliyorlar.
Sonsuz isteklerimiz bu sonlu dünyayla uyuşmuyor!
Artık bu dünyayı istemiyoruz. Zaten hiç istememiştik ki...
Ve şu dünyanın boğuculuğundan kurtulmak için her günümüzü beş defa cenab-ı ALLAH ile geçirmiştik.
Boş kağıt parçalarını okumak yerine Kur'an gözlerimizi açmıştı.
Ramazan aylarında, sırf o sonsuza ulaşmak için, ALLAH için nefsimizi terbiye edip aç bırakmıştık.
Ve bir anda bir sebepten dolayı öldünüz. Gözünüzü bir açtınız, cesediniz bir morgda, tabuta koyulmayı bekliyor, mezarlığa doğru gidiyor…
Ve siz sevinçten ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz! Çünkü artık serbestsiniz!
Geçim derdi artık bitti, sıkıntılar artık bitti. Acılar artık sadece tarih kitaplarında anılarla harmanlayacağımız bir beste olmuş.
Rabbiniz sizi artık yanında istiyor. "KULUM" diyor, "KULUM, gel artık yanıma, cemalimi göstereceğim sana!"
Koşmak istiyorsunuz, koşmaya başlıyorsunuz, ama bir bakıyorsunuz uçmaya başlamışsınız!
Kabir melekleri belki de "Dünyada sizi çok duyduk, o ne güzel kulluk öyle, maşALLAH!" deyip uğurluyorlar.
İlerliyorsunuz, cennetten bekleniyorsunuz. Cennete gireceğinize mi sevineceksiniz, yoksa Rabbinize kavuşacağınıza mı? Cennetin kapıları sizin oradan geçmeniz için can atıyor. Siz can atıyorsunuz.
Ama durun! Bu halinizle cennete giremezsiniz!
Çünkü vücut ölçülerinizin aynı Hz. Adem (a.s.) gibi olması lazım; 40 metre!
Sesiniz aynı Hz. Davud (a.s.) gibi olacak. Yaratılan insanların en güzel seslisi…
Ve güzelliğiniz aynı Hz. Yusuf (a.s.) gibi oluyor…
Cennete böyle giremezsiniz, cennette hırs yapamazsınız, yanlış yapmanıza yer yok! Hata yapamazsınız! Giremezsiniz… İşte bunun için de karakteriniz Resulullah (s.a.v.)'in fıtratının aynısı oluyor!
Nasıl 5 yıldızlı bir otelin görevlileri sizi kapıda gülerek karşılıyorlar, sonsuz yıldızlı cennetin kapısında da melekler sizi aynen öyle karşılayacak!
Ve artık cennettesiniz! Dertleriniz bitti. Sıkıntılarınız bitti. Hepsi bitti!
Rabbiniz sizi görüyor.
Belki de "KULUM" diyor, "KULUM, hepsi geçti. Artık güvendesin. Benim yanımdasın… Sen ömrünü geçici şeylere sarf etmedin. Sabrettin, artık güvendesin! Bana vakit ayırdın, namaz kıldın. Tesettürün senin en önemli hazinen oldu. KULUM, kimseye boyun eğmedin benden başka. Ben senden razıyım, ve sonuna kadar da razı kalacağım!"
Düşünsene, "Kulum, senden razıyım" diyor!
Ve anlarsın ki, bu alem gerçekte bir serapmış.
Ve içini yakan özlem ALLAH'a kavuşmakmış…