Eski İsveç Başbakanı: Reziliz!

Eski İsveç Başbakanı ve AB Dış İlişkiler Başkanı Carl Bildt bir makale ile batı ikiyüzlülüğünü kaleme aldı.

Eski İsveç Başbakanı Carl Bildt Amerikan Politico gazetesine yazdığı makalede batının ikiyüzlü tutumu ve Türkiye'de gerçekleştirilen işgal girişimine karşı suskunluğunu 'Utanmalısınız' mesajı ile verdi. İşte Bildt'in kaleme aldığı yazı:

ÇEVİRİ: Eylem.com.tr

"Avrupa, Erdoğan'a destek çık"

Demokratik değerler üzerine inşa edilmiş bir bölgede darbelere yer yoktur.

Brüksel uyuyor mu, yoksa sadece her şeyden habersiz mi? 15 Temmuz'da Türkiye'de gerçekleştirilen darbe girişimine verdikleri kayıtsız cevaptan sonra Avrupa liderlerine sorulan soru bu işte. İsyancı askeri ünitelerin başarılı olduğunu ve bir çeşit askeri-politik cuntanın Türkiye'deki devlet gücünü ele geçirdiğini hayal edin.

Bunu yapmanın 1967'de albayların tanklarıyla Atina'daki gücü ele geçirdikleri, binlerce kişiyi tutukladıkları, Avrupa ve Yunanistan için neredeyse 10 yıl süren bir kâbusu başlattıkları zamanki kadar kolay olacağı konusunda ciddi şüphelerim var.

Durum bu olsaydı, darbe güçlerinin kendilerine muhalif protestoları bastırmaya çalışırken Ankara ve İstanbul sokaklarında yüksek oranda kan akıttığına şahit olacaktık. Temmuz 2013 darbesinin hemen ardından Kahire'de yaptıkları vahşi şiddeti hatırlayın.

Türkiye'de gerçekleşen başarılı bir darbe her halükarda ülkeyi bir sivil savaşın içine sürüklerdi. Sonuçları isemuazzam olurdu.

Şiddetten, kaostan ve ölümden kaçan milyonlarca Türk vatandaşı, Avrupa'ya yelken açma hazırlıkları yapan 2 milyon Suriyeli mülteciye katılmış olurdu. Avrupa Birliği şu anda 2015'ten çok daha büyük bir mülteci felaketi ile karşı karşıya olurdu.

Avrupa Birliği daha önce hiçkendi üyelerinden veya katılma sürecinde olan ülkelerden birinde ciddi bir darbe girişimi olduğuna şahit olmadı. Macaristan'da ve düğer herhangi bir yerde hukuk kuralları konseptimize yapılan itirazlar bir yanda, TV istasyonlarını işgal eden, meclisi bombalayan ve ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanını ele geçirmeye çalışan tam teçhizatlı bir darbe diğer yanda.

Evet, tehdit bertaraf edildi fakat en az 265 yaşam kaybı ve bin 100 yaralıya mal oldu. Türkiye'nin politik partileri darbeyi kınama konusunda birlik olmakta gecikmedi. Bu eşsiz dayanışmanın Türkiye demokrasisini daha sağlam bir temele yerleştirmesini umut ediyoruz.

Fakat darbe gecesi Avrupa Birliği'nin olayları kınaması biraz zaman aldı. Ve sonrasında da katılımcı ülke Türkiye'nin anayasal düzenine olan tehdit en ağır seviyedeyken Türkiye'ye yardıma koşan kıdemli Avrupa Birliği delegesinden eser yoktu. 

Avrupa liderleri bunu yapmak yerine anında Türk yetkililerinin devletiGülen hareketi ile ilişkili her türlü elementten temizleme tedbirini sorgulamaya başladılar.

Türkiye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin derogasyonunu talep ettiğindeyse AB liderleri onaylamaz bir tavırla havladılar; Kasım ayında Paris'te gerçekleşen terör saldırılarından sonra Fransa'nın da aynı şeyi yaptığını unutarak. Anayasal düzenini yerle bir etmek isteyen güçlere karşı kendi korumak için tedbirler almaya Türkiye'nin hem hakkı vardır, hem de bunu yapmak zorundadır, bu durum sorgulanamaz.

 

Umut ediyorum ki Avrupa Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi olaylar yatışıyorken durumu dikkatlice ele alır. Darbeyi destekleme gibi çok cılız ibareleri olan gazetecilerin tutuklanması tabi ki eleştirilmelidir.

Avrupa Konsey Sekreteri General Thorbjorn Jagland'ın bu hafta Ankara'ya gidecek olması gerçekten iyi bir haber.

Avrupa darbenin kendisiyle ilgilenmezse ahlaki otoritesini kaybetmeyi riske atmış olur. Ve şüphe yok ki AB'nin 2013 Mısır darbesine karşı utanç verici tepkisi pozisyonunu bu bakımdan zaten yıpratmış durumda.

Darbeden sadece günler sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yakın danışmanı İbrahim Kalın, batı medyasının eleştirilerine bir tweet atarak cevap verdi “Darbe başarılı olsaydı Mısır'daki gibi darbecileri desteklerdiniz. Siz bu milleti tanımıyorsunuz ama onlar sizi tanıyor.”

Eğer AB liderleri hemen Türkiye'ye gidip darbeden duydukları dehşeti dile getirmiş, darbeyi bertaraf ettikleri için Türk insanını tebrik etmiş olsalardı ve Cumhurbaşkanının, hükümetin, Büyük Millet Meclisi liderlerinin yanında olup demokratik Türkiye'nin Avrupa yolunu nasıl beraberce inşa edeceklerini konuşsalardı AB şuanda çok daha iyi bir pozisyonda olurdu.

Tabi bunu yapmanın ülkenin otoriter yapılanmaya doğru kaymasını önleme garantisi yok. Ama Avrupa en azından kendi politik ideallerine ve demokratik değerlerine sahip çıkmayı denemiş olurdu.

Şimdi belki de darbe sonrası Erdoğan'la görüşen ilk lider Putin olacak. Eğer böyle olursa bu durum Avrupa için bir rezalet olur.


0 Yorum

Yorum Yap