Gereksiz sorular sormayı bırakın!

Musa (a.s.) ne kadar bilgili, belki de dünya üzerindeki en bilgili insan olduğu ile ilgili bir söz söylüyor.  Ve Allah da "senden daha çok bilen biri var ve senin gidip ondan öğrenmen gerekiyor" diyor. Musa (as) ve o kimse iki okyanusun birleştiği yerde buluşacaklar. Musa (a.s.) öğrenmeyi kafasına koyuyor ve yanına bir yardımcı alıyor. Allah'ın buluşmasını emrettiği bu insanı bulmak ve görmek için yola çıkıyorlar.

Sonra akıllarımızda bir soru işareti oluşuyor: "Acaba bu yer neresi?"

 Allah'a şükür bu yerin nerede olduğunu bilmiyoruz. Bu yerin nerede olduğunu bilseydik ne olurdu biliyor musunuz? Bir grup insan dışarıda Hızır'ı arıyor olurdu. Sonra da çocukların üzerine okuyup üflemesini isterlerdi. Allah'a şükür bilmiyoruz.

Kur'an'da bazı şeylerin sır olarak tutulmasının bir nedeni var. Mesela Yecüc ve Mecüc'ün duvarı gibi. Hepimiz biliyoruz ki o duvar Çin Seddi değil. Nerede olduğunu bilmiyoruz ve bunda bir sorun yok!

Kehf suresindeki ilk hikaye, mağaradaki insanların hikayesi. Bu hikayede işlenen büyük suç; insanların alakasız sorular sormasıydı. Mağarada ne kadar kaldılar; kaç kişilerdi… Kimin umurunda? Önemli olan bu değil.

Şöyle demeyi öğrenmelisiniz "Allah daha iyi bilir".

Allah bu fikri ilk hikayede aklımıza soktu. Daha sonrasında, bu suredeki diğer 3 hikaye ile de bizi test etti. Hikayelerin hepsi insana şöyle sorular sorduruyor; Bu olay ne zaman oldu, kim ne, nerede, hangi yıl, bu genç adam kim?...

Allah ilk önce bize hikayeleri nasıl öğrenmemiz gerektiğini, çok fazla soru sormamamız gerektiğini öğretti. "Çok fazla soru sorma, sana bütün hikayeyi anlatmayacağım, sadece birazını anlatacağım. Sana anlattığım kısım ile ilgili düşün ve başka şeylerle ilgili endişe etme." Bu aslında Allah'ın hikayeleri anlatma biçimi. Bu yüzden dış bilgiler, arka plan, nereye gittikleri, karayoluyla mı yoksa deniz yoluyla mı gittikleri önemli değil. Bunların hepsi alakasız.

 Peki ilim öğrenmekle çok fazla soru sormak arasında nasıl bir sınır çizeriz?

Doğru soru sormayı öğrendiğiniz sürece istediğiniz kadar soru sorabilirsiniz. Soru sormaya hakkınız yok diye bir şey yok. Önemli olan sizi o soruya götüren düşünce biçiminin nasıl olduğu.

Yusuf'un hikayesini öğreniyorsunuz.Aklınıza takılan soru ise "Aziz'in eşinin adı ne? Hani şu meşhur kadın!" Sorunuz Allah'ın sizi meraklandırdığı bir yerden çıkmadı. Allah'ın üstünde durduğu şeylerle ilgili sorular sorarsanız, Allah'ın üstünde durmadığı şeylerin üstünde durmamayı öğrenirsiniz.

Arapça'da bir söz kalıbı var "Önünde ne varsa onu al." Eğer hocana güveniyorsan sana verdiği şeylere odaklanırsın. Sana öğretmediği şeylerin üzerinde durmazsın.

Mesela öğretmen size Arapça'da isim tamlamasının ne olduğunu öğretiyor. Siz de diyorsunuz ki "Biliyorum bize şuan bunu öğretiyorsunuz ama henüz bahsetmediğiniz istisnalar var mı? Bana anlattıklarınızın ötesindeki şeyleri merak ediyorum."

Kehf suresini hatırlayın. Allah bir konuşmadan bahsediyor konuşmanın saçmalığından o kadar rahatsız olmuş ki bütün konuşmayı kayda almış.

"Bazıları bilmedikleri şey hakkında atıp tutarak: 'Onlar üç kişidirler, dördüncüleri köpekleridir' diyecekler. Yine, 'Beş kişidirler, altıncıları köpekleridir' diyecekler. Şöyle de diyecekler: 'Yedi kişidirler, sekizincileri köpekleridir.' De ki: 'Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Zaten onları pek az kimse bilir. O hâlde, onlar hakkında (Kur'an'daki) apaçık tartışma(yı aktarmak)dan başka tartışmaya girme ve bunlar hakkında onlardan hiçbirine bir şey sorma.'" (Kehf:22)

Doğru soruyu sormak derken işte bunu kastediyordum. Allah belli şeyler hakkında düşünmemizi istiyor. Ama biz Allah'ın bizim düşünmemizi istemediği diğer bütün şeyler hakkında düşünmek istiyoruz.

Yusuf (as)'ın hikayesini okurken "diğer bütün kardeşlerin isimleri ne?" diye soruyorsun. Niye bunu soruyorsun? Allah sana söylemedi. "Peki ya annesi? Annesiyle ilgili hiçbir şey geçmiyor. Acaba ne oluyor." Evet eminim annesini merak ediyorsun ama Allah babası hakkında düşünmeni istiyor. Birinin annesini merak ediyorsan Musa as hikayesini oku. Bu sefer de "babasına ne oluyor o zaman?" diyorsun.

Kur'an'ı çalışırken öğrendiğimiz en önemli şeylerden biri ne tür sorular sormayı nasıl düşünmeniz gerektiğini öğreniyor olmamız. Her merak iyi değildir. Kur'an sizden tekrar tekrar düşünmenizi istiyor. Düşünce yönteminiz size yön verir. Düşünce yöntemi olmadan tek bir yönünüz olmaz, sorularınız gereksiz yönlere gider.

İslam'ı çalışırken daima düşünce yönteminize bağlı kalmalısınız.

Niye biliyor musunuz? Çünkü sizinki ile aynı düşünce yöntemine sahip olmayan bir çok kitap ve tefsir okuyacaksınız. Klasik tefsirde mağaradaki köpeğin hangi renk olduğu ile, benekleri olup olmadığı ile ve adının ne olduğu ile ilgili 6 sayfa yazı bulacaksınız. Bir çok şey okuyabilirisiniz. Ama düşünce yönteminizde sabit kalıp neyin önemli neyin ise önemsiz olduğunu ayırt etmelisiniz. Bunu yapacak olan sizsiniz.

Benim için bunu gerçekleştirmenin en iyi yolu Kur'an'a, ana metne bağlı kalmak. Kur'an üzerinde daha çok düşündükçe ve Allah'ın nasıl konuştuğuna ve neyi vurguladığına baktıkça siz de neye önem vermeniz gerektiğini öğreniyorsunuz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YORUM YAZ