Sayısız dış güç ve değişmeyen tek savaş: Suriye
The Independent yazarı Patrick Cockburn Türkiye-Rusya yakınlaşması ve diğer gelişmelerin ekseninde Suriye savaşını değerlendirdi.
Patrick Cockburn - The Independent
Çeviri: Tuba Nur Uğur - Eylem.com.tr
Suriye savaşında o kadar fazla dış güç var ki hiçbir şey değişmiyor - muhalifler Hillary Clinton'ın bu durumu değiştirebileceğini umuyor.
2012'nin sonundan beri batı Suriye'de çok az şey değişti. Fakat doğuda önce IŞİD'in sonra Suriyeli Kürtlerin ciddi ilerlemeleri ile apayrı bir durum mevcut.
Suriye ordusu ve Şia dünyasından askeri müttefikleri, Doğu Halep'i muhalif bölgesine bağlayan yeni koridoru kesmek amacıyla karşı saldırıya hazırlanıyor. Suriye ve Rus hava araçları, Halep'in (aynı zamanda devlet kontrolündeki batı tarafına da erzak gönderilen yolun olduğu) bu köşesini vuruyor. Suriye savaşındaki bütün tarafların güçlü ve zayıf yönleri mevcut çatışmada kendini gösteriyor. İlk önce 28 Temmuz'da Başkan Beşar Esed güçlerinin elde ettiği Doğu Halep'e giden erzak yolunu kesen bir zafer vardı. Fakat bu durum birkaç gün içerisinde muhalif güçlerin şehrin diğer bir kısmındaki başarısı ile dengelendi. Yerel saldırılardaki nihai zaferler yok olup gidiyor çünkü her iki taraf da başarıdan sonraki mevcut durumu korumakta başarısız. Her iki tarafın da çok fazla kayıp yaşamayı göze alamayacağı kadar sınırlı sayıda iyi yetişmiş savaşçı askeri var. Son çatışmada muhaliflerin 500 asker kaybettiği bildirildi.
Her iki taraf da savaş alanındaki herhangi bir arızaya dış güçlerden daha büyük bir destek talep ederek karşılık veriyor. Böyle durumlarda takviye güç ve hava sadırısı için Suriye hükümeti Rusya'ya, İran'a ve Lübnan ve Irak Şia milislerine yöneliyor. 2011'den beri tekrar tekrar gösterdiler ki bu müttefiklerden hiçbiri Esed'in mağlubiyetini görmeyi göze alamıyorlar ve hepsinin Esed'in iktidarda oluşundan oldukça fazla çıkarları var. 1 Ağustos'ta muhalif şemsiye grubu Caiş-ul Fetih güney batı Halep'teki hükümet hatlarını kırıp geçtiğinde Suriye müttefikleri gafil avlandı. Sayıları 5 bin ve 10 bin arasında değişen muhalif savaşçıları Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye destekliyor. İntihar bombacılar tarafından bombalanan Suriye ordusu geri çekildi ve komutanları vurgun yedi.
Tüm bunları daha önce de gördük. Suriye ordusu, hava saldırısı desteği ile başarılı bir saldırı gerçekleştirmeye yetecek muharip birliğe sahip. Fakat mevcut pozisyonu korumaya yetecek insan gücüne sahip değil. Tek insan gücü olan askerler kontrol noktalarında durmak, sivilleri taciz etmek ve tehlikeden uzak durmak dışında pek bir şey yapmıyorlar. Savaşın durumu 2012'den beri böyle: yollarda ve hatta cephe hattında görülen askeri birlik sayısının azlığı dikkat çekici. Bu da her iki tarafı şaşırtıcı saldırılara karşı korunmasız kılıyor.
Esed taraftarı güçler Lübnan Hizbullahçılar ve Irak Şia milisleri tarafından 2 bin savaşçı ile destekleniyor ki bu savaşçıların askeri deneyimi, eğitimi ve morali normal askere göre onları üstün kılıyor. Eğer ağır hava saldırıları ile desteklenen bu birlikler bu ay küçük ama önemli bir bölgeyi ele geçiremezlerse, bu durum Esed hükümetinin düşünüldüğünden daha zayıf olduğunu gösterecek, fakat zayıf olması, yenilgiye uğramaya yakın olduğunu göstermez.
Savaştaki kazanan veya kaybedenin olmadığı bu kilit durum, hem doğu Halep'in hem de hükümetin elindeki batı Halep'in şu anda kuşatma altında olmasından anlaşılıyor. Su temini yetersiz ve dışarıdan içeriye çok az yiyecek girebiliyor. UNICEF 11 Ağustos'ta "çatışmaların şiddeti artarken Halep'teki 2 milyon insan musluk suyuna erişimini kaybetti"şeklinde açıklama yaptı. Halep'te kaç kişinin kaldığını kimse tam olarak bilmiyor. Fakat muhtemelen muhalif tarafında 250 bin kişi var ve geri kalanı da hükümetin elindeki bölgede. 2012'nin sonundan beri batı Suriye'de ne kadar az değişiklik olduğu gerçekten dikkat çekici. Bu durum geniş fakat aznüfuslu doğu Suriye'nin durumu ile aynı değil, bu bölgede önce IŞİD sonra Suriyeli Kürtler kapsamlı ilerleme kaydettiler.
Savaştaki kilit halini pekiştiren bir diğer faktör de şu ki Irak ve Suriye'deki savaşın büyük bir kısmı, sivil nüfusun refahı ve hatta hayatta kalmasını umursamayan suçlu diktatörler tarafından idare ediliyor.
(…)
Suriye'deki yerli hizipler tüm savaş alanında zafer kazanmadıkça savaşı sona erdirmeyecek ve bu da çok zor. Fakat, ABD'nin Eylül 2014'te IŞİD'e karşı hava saldırılarına başlaması ve Rusya'nın bir yıl sonra Esed'i savunma amacıyla aynı şeyi yapması ile savaş gittikçe uluslar arası bir hal aldı.
Rusya ve Türkiye'nin uzlaşması sonrasında jeopolitik durum muhaliflerin aleyhine dönmüş olabilir mi? Türkiye'nin desteği ve toleransı muhaliflerin gayesi bakımından hep hayati önem taşıyordu. 9 Ağustos'ta Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Vladimir Putin arasında gerçekleşen görüşme, Türkiye'nin Suriye'de U dönüşü yapıp Esed'e razı olacağı ve anti-Esed muhalif güçlerini terk edeceği konusunda spekülasyonlara sebep oldu.
Öyle olacak gibi durmuyor. Türkiye'nin Suriye politikasının 2011'den beri tam bir felaket olduğu doğru. Esed'i indirme ve Sünni bir rejim inşa etmekte başarısız oldu fakat Ankara'nın 1984'ten beri bir gerilla savaşı verdiği PKK'nın yerel şubesi olan Suriye Kürtlerine fiili hükümet olma kapısı açtı. Daha da kötüsü, Suriyeli Kürtler ABD'nin Suriye'deki temel askeri müttefikleri.
Türkiye 15 Temmuzda gerçekleşen başarısız darbe girişiminin ardından tüm dikkatini iç sorunlarına verecek gibi görünüyor. Fakat Suriye'de taraf değiştirmek politik olarak kolay olsa da, Suudi Arabistan ve Katar'la araları açılırken Erdoğan'a pek arkadaş kazandırmaz. Bunlara rağmen, Trkyie'nin anti-Esed muhaliflere yardım etme isteği ve kapasitesi gelecekte daha sınırlı olabilir. Muhalifler bunun olmamasını umacak ve Hillary Clinton Başkanlığında kurtarııp kurtarılmayacaklarını görmek için bekleyecekler. Esed'e karşı savaşma konusunda Obama'dan daha atılgan olan Clinton IŞİD'i imha etmeyi bir kenara bırakıp politikalarına sadık kalacak gibi duruyor.
Çeviri: Tuba Nur Uğur - Eylem.com.tr
Suriye savaşında o kadar fazla dış güç var ki hiçbir şey değişmiyor - muhalifler Hillary Clinton'ın bu durumu değiştirebileceğini umuyor.
2012'nin sonundan beri batı Suriye'de çok az şey değişti. Fakat doğuda önce IŞİD'in sonra Suriyeli Kürtlerin ciddi ilerlemeleri ile apayrı bir durum mevcut.
Suriye ordusu ve Şia dünyasından askeri müttefikleri, Doğu Halep'i muhalif bölgesine bağlayan yeni koridoru kesmek amacıyla karşı saldırıya hazırlanıyor. Suriye ve Rus hava araçları, Halep'in (aynı zamanda devlet kontrolündeki batı tarafına da erzak gönderilen yolun olduğu) bu köşesini vuruyor. Suriye savaşındaki bütün tarafların güçlü ve zayıf yönleri mevcut çatışmada kendini gösteriyor. İlk önce 28 Temmuz'da Başkan Beşar Esed güçlerinin elde ettiği Doğu Halep'e giden erzak yolunu kesen bir zafer vardı. Fakat bu durum birkaç gün içerisinde muhalif güçlerin şehrin diğer bir kısmındaki başarısı ile dengelendi. Yerel saldırılardaki nihai zaferler yok olup gidiyor çünkü her iki taraf da başarıdan sonraki mevcut durumu korumakta başarısız. Her iki tarafın da çok fazla kayıp yaşamayı göze alamayacağı kadar sınırlı sayıda iyi yetişmiş savaşçı askeri var. Son çatışmada muhaliflerin 500 asker kaybettiği bildirildi.
Her iki taraf da savaş alanındaki herhangi bir arızaya dış güçlerden daha büyük bir destek talep ederek karşılık veriyor. Böyle durumlarda takviye güç ve hava sadırısı için Suriye hükümeti Rusya'ya, İran'a ve Lübnan ve Irak Şia milislerine yöneliyor. 2011'den beri tekrar tekrar gösterdiler ki bu müttefiklerden hiçbiri Esed'in mağlubiyetini görmeyi göze alamıyorlar ve hepsinin Esed'in iktidarda oluşundan oldukça fazla çıkarları var. 1 Ağustos'ta muhalif şemsiye grubu Caiş-ul Fetih güney batı Halep'teki hükümet hatlarını kırıp geçtiğinde Suriye müttefikleri gafil avlandı. Sayıları 5 bin ve 10 bin arasında değişen muhalif savaşçıları Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye destekliyor. İntihar bombacılar tarafından bombalanan Suriye ordusu geri çekildi ve komutanları vurgun yedi.
Tüm bunları daha önce de gördük. Suriye ordusu, hava saldırısı desteği ile başarılı bir saldırı gerçekleştirmeye yetecek muharip birliğe sahip. Fakat mevcut pozisyonu korumaya yetecek insan gücüne sahip değil. Tek insan gücü olan askerler kontrol noktalarında durmak, sivilleri taciz etmek ve tehlikeden uzak durmak dışında pek bir şey yapmıyorlar. Savaşın durumu 2012'den beri böyle: yollarda ve hatta cephe hattında görülen askeri birlik sayısının azlığı dikkat çekici. Bu da her iki tarafı şaşırtıcı saldırılara karşı korunmasız kılıyor.
Esed taraftarı güçler Lübnan Hizbullahçılar ve Irak Şia milisleri tarafından 2 bin savaşçı ile destekleniyor ki bu savaşçıların askeri deneyimi, eğitimi ve morali normal askere göre onları üstün kılıyor. Eğer ağır hava saldırıları ile desteklenen bu birlikler bu ay küçük ama önemli bir bölgeyi ele geçiremezlerse, bu durum Esed hükümetinin düşünüldüğünden daha zayıf olduğunu gösterecek, fakat zayıf olması, yenilgiye uğramaya yakın olduğunu göstermez.
Savaştaki kazanan veya kaybedenin olmadığı bu kilit durum, hem doğu Halep'in hem de hükümetin elindeki batı Halep'in şu anda kuşatma altında olmasından anlaşılıyor. Su temini yetersiz ve dışarıdan içeriye çok az yiyecek girebiliyor. UNICEF 11 Ağustos'ta "çatışmaların şiddeti artarken Halep'teki 2 milyon insan musluk suyuna erişimini kaybetti"şeklinde açıklama yaptı. Halep'te kaç kişinin kaldığını kimse tam olarak bilmiyor. Fakat muhtemelen muhalif tarafında 250 bin kişi var ve geri kalanı da hükümetin elindeki bölgede. 2012'nin sonundan beri batı Suriye'de ne kadar az değişiklik olduğu gerçekten dikkat çekici. Bu durum geniş fakat aznüfuslu doğu Suriye'nin durumu ile aynı değil, bu bölgede önce IŞİD sonra Suriyeli Kürtler kapsamlı ilerleme kaydettiler.
Savaştaki kilit halini pekiştiren bir diğer faktör de şu ki Irak ve Suriye'deki savaşın büyük bir kısmı, sivil nüfusun refahı ve hatta hayatta kalmasını umursamayan suçlu diktatörler tarafından idare ediliyor.
(…)
Suriye'deki yerli hizipler tüm savaş alanında zafer kazanmadıkça savaşı sona erdirmeyecek ve bu da çok zor. Fakat, ABD'nin Eylül 2014'te IŞİD'e karşı hava saldırılarına başlaması ve Rusya'nın bir yıl sonra Esed'i savunma amacıyla aynı şeyi yapması ile savaş gittikçe uluslar arası bir hal aldı.
Rusya ve Türkiye'nin uzlaşması sonrasında jeopolitik durum muhaliflerin aleyhine dönmüş olabilir mi? Türkiye'nin desteği ve toleransı muhaliflerin gayesi bakımından hep hayati önem taşıyordu. 9 Ağustos'ta Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Vladimir Putin arasında gerçekleşen görüşme, Türkiye'nin Suriye'de U dönüşü yapıp Esed'e razı olacağı ve anti-Esed muhalif güçlerini terk edeceği konusunda spekülasyonlara sebep oldu.
Öyle olacak gibi durmuyor. Türkiye'nin Suriye politikasının 2011'den beri tam bir felaket olduğu doğru. Esed'i indirme ve Sünni bir rejim inşa etmekte başarısız oldu fakat Ankara'nın 1984'ten beri bir gerilla savaşı verdiği PKK'nın yerel şubesi olan Suriye Kürtlerine fiili hükümet olma kapısı açtı. Daha da kötüsü, Suriyeli Kürtler ABD'nin Suriye'deki temel askeri müttefikleri.
Türkiye 15 Temmuzda gerçekleşen başarısız darbe girişiminin ardından tüm dikkatini iç sorunlarına verecek gibi görünüyor. Fakat Suriye'de taraf değiştirmek politik olarak kolay olsa da, Suudi Arabistan ve Katar'la araları açılırken Erdoğan'a pek arkadaş kazandırmaz. Bunlara rağmen, Trkyie'nin anti-Esed muhaliflere yardım etme isteği ve kapasitesi gelecekte daha sınırlı olabilir. Muhalifler bunun olmamasını umacak ve Hillary Clinton Başkanlığında kurtarııp kurtarılmayacaklarını görmek için bekleyecekler. Esed'e karşı savaşma konusunda Obama'dan daha atılgan olan Clinton IŞİD'i imha etmeyi bir kenara bırakıp politikalarına sadık kalacak gibi duruyor.