Nargilelerini, çaylarını, purolarını, biralarını ya da kahvaltı tabaklarını şimdiki gazete binalarına taşımadan önce o kafe senin bu kafe benim dolaşan bir kalabalık vardı. Şimdi çoğuna 'gazeteci' diyorlar. Desinler. Dert değil. Zaten konumuz da başka bir şey:
EYLEM | HABERİMSİ
PINAR HİLAL BALTA
2010'lardan önce bu güruhların "ortamlar"dan fotoğraf paylaştıkları, "Ben şu isimlerle 'düşüp kalkıyorum' bakın!" diyebilmenin bir yolu olarak kullanılan Twitter, üzerinden henüz bir kaç yıl dahi geçmeden politikleşmenin "kralını" yaşadı.
Tabi bundan önce de bir Norveç değildik! Bu sosyal medya mecrası, o zamanlar kadınların kedi fotoğrafları paylaştığı, siyasetin Koray Çalışkan'ı eleştirme düzeyinde tutulduğu bir yerdi.
O zamanlar da "ülke oradan yönetiliyor zanneden" tipler vardı. O kadar ciddiye alınmıyorlardı ama boğazdaki yalılarda yalnıza dizi çekilmediğini anladığımız gün artık "ülke buradan yönetilmiyor zannedenler" ciddiye alınmamaya başlandı.
Fakat mevzu öyle bir yere sürüklendi ki önünü alamadık!
HERKESE TWİTTER! HER YERDE TWİTTER!
Nüfusumuzla Norveç'i 16'ya falan katlıyoruz. İşte bu nüfusun neredeyse tamamının sosyal medya kullandığını düşünen bir "kalabalık" , Twitter'dan halka ulaşmaya çalışıyor(muş gibi yapıyor).
Buraların insanı alim yapmadığını hala anlamadılar.
Durumun farkında olan Reis-i Cumhur'umuz da zaman zaman "ince" göndermelerle uyarılarda bulunuyordu. Kâr etmediğini anlamış olacak ki artık mevzuya dümdüz giriyor:
"...Arama motorlarıyla, internetteki bilgi kırıntılarıyla, 140 karaktere sığdırılmış aforizmalarla gerçek bilgiye vakıf olunamaz, âlim hiç olunamaz..."
ALİM ALİMİ TANIYOR TABİ!
Verdikleri seminerlerden ya da onları ağzı açık dinleyen üniversite öğrencilerinden rahatlıkla anlıyoruz ki bu format tutmuş.
Fakat merkezi ve etrafı "alim"lerle dolu bu dünyada -yine Erdoğan'dan alıntı yaparak söyleyelim- "Benim Ayşem'in, Fatmam'ın, Ömerim'in" olmadığı da bir gerçek.
İyi ki de yoklar. Zira buralarda fitne çıktığında ne attan inilecek, ne ata binilecek, ne koşulacak, ne yürünecek, ne de durulacak bir yer yok.
Köprüden önceki son çıkışı yakalayabilen kendini kurtarmak için boğaza atlıyor!
DOKUNMAYIN!
Geçenlerde içi alimlerle dolu bu dünyaya Rize'nin dağlarından bir fotoğraf düştü. Her karesinden ilim akan o fotoğrafı "nasıl bozarız" diye düşünerek şu hale getirdiler:
Buralar normale dönmeyecek dostlar! Geride bıraktığımız 2016, bize bunu kanıtlayan bir yıl oldu. Zira artık "normal"lik algımızı yitirmiş bulunuyoruz.
Yine de Twitter'in hakkını yemeyelim! Burası, şu güzel cümleyi duyduğumuz bir yer:
"Hamdu Sena'ya bunları vereceğinize iki keçi daha hediye etseydiniz, daha mutlu olurdu..."
Dışarıdaki güzel dünyanın bozulmaması dileğiyle...