AB dışişleri bakanları Türkiye konusunda ortak bir duruş sergilemek amacıyla dün olağanüstü toplanmıştı.
EYLEM | HABER MERKEZİ
Özellikle Avusturya'nın "müzakereleri sonlandıralım" çağrısı yaptığı, Lüksemburg gibi ülkelerden destek gören söz konusu çağrının ön plana çıktığı bri toplantı gerçekleştirildi. Buna rağmen, haftalardır "reste rest şeklinde devam eden" AB-Türkiye ilişkileri için bu toplantıdan çıkan karar "diyolağa devam" şeklinde oldu.
Toplantının bir diğer önemli noktası ise "idam kırmızı çizgi" açıklaması oldu.
Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz, insan hakları alanında Türkiye'nin Avrupa'dan çok uzaklaştığını belirterek, “Türkiye ile müzakerelerin devamından yana değilim. Türkiye'nin AB'de yeri yok” dedi.
Lüksemburg, Belçika ve Hollanda da olumsuz yaklaşım sergileyen ülkeler arasında yer aldı. İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson ise “Türkiye'yi bir köşeye itmememiz çok önemli. Ortak çıkarlarımıza aykırı olacak şekilde aşırı tepki göstermemeliyiz” dedi. Johnson, Türkiye'nin çok zor bir durumla, çok ciddi bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldığının hatırlanmasını istedi.
İngiltere'nin bu yaklaşımına Polonya, Finlandiya, Çek Cumhuriyeti ve Baltık ülkelerinden destek geldi. AB'nin iki büyük ülkesi Fransa ve Almanya da diyaloğun kesilmemesinden yana tavır koydu. Buna gerekçe olarak ise müzakerelerin kesilmesinin yarardan çok zarara neden olacağı gösterildi.
AB - TÜRKİYE İLİŞKİSİ GERGİN
Özellikle Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz ile yaşanan tartışma Cumhuriyet Gazetesi ve HDP Operasyonu sonrası yükselerek devam etmişti.
Başbakan Binali Yıldırım Schulz'un "Türkiye, Cumhuriyet'e operasyonla kırmızı çizgiyi aştı" açıklamasına "Senin çizginin üzerine bir çizgi de biz çizeriz. Kırmızı çizgiyi bizde millet çizer" demişti.
Bunun üzerine "Türkiye'deki bu durumun böyle devam etmesi halinde Avrupa, ekonomik yaptırımlar dahil bazı önlemleri düşünmek zorunda kalacaktır. Türkiye'nin yıl sonuna kadar Gümrük Birliği konusunda reformları yerine getirmesi gerekiyor. Muhalif vekillerin ve gazetecilerin tutuklanmasının devam etmesi halinde Gümrük Birliği'nin genişletilmesi hayal olacaktır” açıklaması yapan Schulz'a önce Çavuşoğlu'ndan sonra Erdoğan'dan cevap gelmişti.
Çavuşoğlu şunları söylemişti:
"Türkiye-Avrupa Birliği (AB) temasının devam etmesini arzu ederken de esasen gerçek niyetini söylüyor. Diyor ki diyaloğu devam ettirmezsek, muhalefete, Türkiye'de karşıtlarına sahip çıkamayız. Kimi kastediyorsunuz CHP mi MHP mi? Hayır, PKK ve onun yandaşlarını kastediyorsunuz. Türkiye ile ilişkilerin karşılıklı çıkar çerçevesinde önemini söylemiyor. Ne için Türkiye ile diyaloğun devam etmesini istediğini de açıkça söylüyor. Türkiye'deki gelişmelerle ilgili Schulz'un ve arkadaşlarının açıklamaları var. PKK'lılar da çok iyi savunuyorlar. Peki bizim en son şehit kaymakamımızın teröristler tarafından şehit edildikten sonra Schulz ve onun gibi düşünenlerin herhangi bir açıklaması oldu mu? Yani bir PKK'lı çok önemli ama bizim kaymakamımızın, diğer şehitlerimizin, hatta PKK'nın katlettiği Kürt vatandaşlarımızın hiçbir değeri, hiçbir önemi yok. Dolayısıyla Schulz'un bu tehditkar açıklamalarının bizde hiçbir etkisi yok. Hiç kusura bakmasın. Önce AP'deki PKK faaliyetlerini durdursun. Gücü yetiyorsa yine AB üyesi ülkelerdeki teröre destek veren faaliyetlere karşı söylem içinde olsun. Ekonomik yaptırımlarla ilgili de elinden geleni arkasına koymasın. Gerekeni, ne yapmak istiyorsa yapsın. Ve gerçekten AB'nin ve parlamento başkanının iki yüzlülüğünü, çifte standardını her zaman olduğu gibi görüyoruz. Sadece biz değil, halkımız da bunu çok iyi görüyor."
Erdoğan ise şu ifadeleri kullandı:
"Asıl olay merciyi sizsiniz; millet. Batı ne diyor idam olmaz. Nereden bunu konuşuyorsunuz diyor! Ey Batı bu milletin kaderi sizin elinizde değildir. Bugün dünyanın büyük çoğunluğunda da bu var. Kimsin sen ya, kimsin? Nesin sen, sen Türkiye adına ne zamandan beri karar verme yetkisine sahip oldun. Sen veya siz nasıl olur da Türkiye hakkında karar verirsiniz. Türkiye'yi tanımamışsınız, çevirdiğiniz fırıldaklar Türkiye adına değil. Bu millet kendi kararını kendi verir, kendi göbeğini kendi keser. Avrupa Birliği Parlementosundaki terör örgütleri temsilcilerini temizleyin. O zaman görün. AB önce verdiği sözleri tutsun. Bize 3 milyar avro verecekti. Siz verdiğiniz hiçbir sözü tutmadınız ki. Biz dürüst olanlarla yürüyeceğiz. Dürüst olmayanlarla değil. En büyük başkan bizim başkan tezahüratları. Anlıyoruz ki birileri bizi bu coğrafyada idare etmeye çalışıyor. Şu terbiyesize bak ya. “Yaptırım uygularız” diyor. Senin her tarafın yaptırım olsa ne yazar. Geç kalıyorsun, geç. Biz de bu saldırıya cevap olarak onların kullandığı ne kadar maşa, alet, hain varsa hepsinin başını eziyoruz, ezeceğiz. Varsın onların topu birden cehennem çukurunda yansın. Bu ülkenin tek bir evladının tırnağına o teröristlerin milyon tanesini değiştirmeyiz. Uluslararası alanda da terör örgütünün arkasındaki güçlerle hesaplaşmaktan geri durmayacağız. 15 Temmuz artık bizim canımızdan başka kaybedecek bir şeyimizin kalmadığını gördüğümüz gündür. Dün Asya'dan Avrupa'ya yüz binler yürüdü. Gizli saklı hiçbir şey kalmadı. Hodri meydan diyoruz. İngiltere bile milete gitti, millet ne yaptı İngiltere'de çıkalım dedi ve çıktılar. Suriye'de Irak'ta mültecilere verdiğimiz destekle yaptığımız harcama 15 milyar dolara ulaştı. Siz verdiğiniz hiçbir sözü tutmadınız ki nereye yürüyeceğiz. Bunlar dürüst değil, biz dürüst olanlarla yürüyeceğiz."